Yarın, İlk Gün…
- aliemrahozer
- 4 Haz 2007
- 2 dakikada okunur
Tarih boyunca bazı insanlar diğerlerinden daha başarılı olmuş, toplum önünde farklı bir yer edinmiştir. Peki bu saygın, başka bir deyişle büyük insanların sahip oldukları hangi özellikler onları toplumun genelinden farklı kılmıştı? Bu soru pek çoğumuz için halen bilinmezlik olmaya devam etmektedir. Günümüzde bu konu “meritokrasi” kavramıyla açıklanmaya çalışılmaktadır.
Meritokrasi sisteminin özünde insanların; din, dil, ırk ve cinsiyet gibi demografik özellikler açısından eşit muamele görmesi, fakat bunun dışında; bilgi, beceri ve tecrübe olarak değerli olanın önde olup saygı görmesi yatmaktadır.
Çevremize baktığımızda yapılan bütün eserlerin temelinde hepimizin doğasında var olan farklı olma, kendini gerçekleştirme ihtiyaçları yatmaktadır. Dinlediğimiz müzikten, izlediğimiz filmlere, bilimdeki gelişmelerden okuduğumuz kitaplara kadar aklımıza gelen her şey bu yaratıcı gücün farklı olma arzusunun ürünüdür. Ortaya çıkan bu eserler bizlere çeşitli konularda yeteneklerle donatılmış olduğumuzu ve hayatımızın amaçlarından birinin de bu yeteneklere ulaşmak olduğunu hatırlatır.
Bu konuda farkında olsak da olmasak da hepimiz bir çaba içerisindeyiz. Gece yatağa yattığımızda geçen günün değerlendirmesini yapmamızın, sürekli bir amaç arayıp kendi kendimize sorular sormamızın gerçek nedeni işte bu güce erişme isteğidir.
Hayallerini gerçekleştirip amaçladığı maddi ve manevi sonuçları elde eden insanların başarılarının arkasında hayallerini, plana, planlarını eyleme, eylemlerini de alışkanlığa dönüştürme yeteneği yatmaktadır.
Fakat gerçek yaşamda bu döngü kağıt üzerinde görüldüğü kadar basit değildir. İnsan yapısı gereği değişime direnç göstermektedir. Bu sebeple eyleme dönüştürmek istediğimiz planlarımızı oluşturmadan önce o anda içinde bulunduğumuz durumu objektif bir gözle değerlendirir ve amaçladığımız hedefe doğru yürürken, ilk adımı nerede attığımızı bilirsek, hedeflerimize doğru ilerlerken arkamıza dönüş ne kadar yol aldığımızı fark edebiliriz. İşte bu farkındalık bizi güçlü kılacak ve eyleme geçmemizi kolaylaştıracaktır.
İçinde bulunduğumuz durumu değerlendirirken temelde işletme yönetiminde kullanılan, şirketlerin iç ve dış çevreleriyle olan konumlarını tespit edebilmek için faydalandıkları bir durum analizi metodundan bahsetmek yerinde olacaktır.
Bu analizi kendimize uyarlayacak olursak, dört ana kavramdan söz edebiliriz; güçlü yanlarımız, geliştirilebilir yanlarımız, dış çevremizde oluşan fırsat ve tehditler. İşte bu dört unsur çevremizle olan ilişkilerimizi belirler. Bu kavramları içtenlikle ve dürüstçe değerlendirebilirsek amaçlarımıza giden yolda stratejik bir açısı yakalayabiliriz. Bu sistemli bakış açısı sayesinde; ortaya çıkan güçlü yanlarımızı koruyacak, gelişim alanlarımız üzerine eğilecek, karşımıza çıkacak fırsatları yakalayacak ve tehditleri fırsata dönüştürecek vizyonu elde ederiz.
Sonuç olarak her insan yaşamında fark yaratmayı ve değerli bir yaşam deneyimini hak eder. Çoğumuz gece yatağa yattığımızda hayal kurmaya, zihnimizde geleceğimizi şekillendirmeye devam edeceğiz. Bazen motivasyonumuz özgüvenimizle orantılı olarak fazla, bazen de sönük olacak. Ama aramızdan kendi hayatına tarafsız bir gözle yaklaşıp, yaptığı planları eyleme geçirme cesaretini gösterenler, fark yaratmaya daha yakın olacak!
Bana sorarsanız bu akşam, hayatımızı, nereden gelip nereye gittiğimizi ve yaşamdan neler beklediğimizi biraz düşünelim.
Çünkü yarın geriye kalan yaşamınızın ilk günü.
Keyfini çıkarın!
Ali Emrah ÖZER – Haziran 2007

Comments